Penceremden: Artık Yoğken Var!

    Bu köşemizde size hiçbir şey vadetmiyorum çünkü eğer bir şey vadedersem kendimi kapalı bir kutuda hissederim her zaman. Ben penceremden edebiyat, sanat dünyasına dair kendi gözlemlerimi yorumlarımı paylaşacağım sadece bu kadar.

    


    Yeni yılla birlikte yepyeni bir oluşum katıldı edebiyat dünyamıza, bu oluşum geçmişten bugüne kadar dergilerden, kitaplardan isimlerine aşina olduğumuz isimler mevcut. Şiir eksenli bir oluşum olan "Yoğken" kendi maceralarını matbu dünyamızın dönemeçleriyle bağdaştırıyorlar. Sosyal medyanın güç kazanmasıyla şiirin gerekli önemini kaybettirilmeye başlandığına dikkat çeken bu ekip, bu önemi yeniden gün yüzüne çıkarmak için var olduklarını belirtiyorlar.

    Gelelim içerisindeki şiirlere;

    


    "Ben bu yaşamayı okuyamıyorum"

    Tuba Kaplan'ın yazdığı "sanayide oğluma kadar" başlıklı şiir ile başlayalım; bu şiiri okurken nedense aklıma Bob Ross geldi bilmem hatırlar mısınız? Kıvırcık gür saçlarıyla, sakin ve dingin seslendirlmesiyle adeta bir terapi gibi resim çizen abimizden bahsediyorum. Bu şiir beni o abimizi  hevesle izlediğim, çocukluk zamanının oyunlardan sonra getirdiği yorgunluğuna götürdü, biraz dinlendirdi beni, sonlara doğru "kadar"larla biraz hareketlendirdi ama bana kadar bir hareket bu :) Tuba Kaplan'ın bu şiirinde İbrahim Tenekeci esintileri de hissettim, çocuğuyla konuşan bir annenin çizgisinde dolaştırıyor bizi şair, yarı ritmik bir şiirdi bu, bakalım diğer şiirlerinde neler göreceğiz.



    "En son ne zaman düzeltmeye çalıştın

    yazım hatalarıyla dolu bir akşamı"

    Mert Mevlüt Gökçe'nin "yetimlerin branşı" şiiriyle devam edelim, bu şiir rahatsız etti beni. Kendimi bizim buralardaki "Babacan Çay Ocağı'nın en köşesindeki masada oturup Mert Mevlüt'ten öğüt dinlerken hissettim. Adeta almış eline aynayı yüzüme yüzüme tutuyor, rahatsız oldum o yüzden işin daha da fenası söylediklerinde haklı. Ben ki aynaya bakmayı sevmem edebiyat olsun diye söylemiyorum sahiden sevmem ama bu şiir beni aynaya baktırdı. Sorduğu sorularla beni benden etti Mert Mevlüt, içimdeki kırık aynaları batırdı göğsüme ama kanatmak için değil çıkarmak için. Belki de duvarlarla değil aynalarla konuşmamın vakti gelmiştir, neyse. İyi şiir vesselam.




    "Acı çekebilecek kadar bu dünyada değil şu anda kimse 

    Yormayan bir itaat, bir baş eğme, ama kime"

    "Nereye gidiyoruz?" diyor Can Acer "inandığımız hiçbir şeyi kabul etmiyor sanki toprak" isimli şiirinde, hatta "Nereye gidiyorsunuz?" diye soruyor. Bu şiir nedense bana Hızlı ve Öfkeli: Tokyo Yarışı filmindeki bu sahneyi hatırlattı  Han Loue Ağabey'le bir çatı katında bir gece vakti konuşuyorduk ve bana gayet önemli şeyler söylüyor. Can Acer bu şiirinde hepimizin gördüğü ancak hayatın içerisinde sürüklenirken farkedemediği kalabalıkları işaret ediyor, bizim de onlardan biri olduğumuzu vurguluyor. Çünkü farklı olmak her zaman özenilse de aslında biz de bir yığının içindeyiz. En iyimiz farklı olanlar yığının içerisinde. 


   



    " kimseyi yeterince sevmemeyi öğrenmek uzun yıllar aldı 

    çok yenildik çok üzüldük çok incindik artık sana inandık 

    bir öfkenin ardına gizlenmiş o büyük kırgınlık yordu kalbimizi 

    artık yeri göğü sarmak dileyişlerimiz, kavgalara girişlerimiz yok 

    bir çiçeği yaşatmak ve büyütmek için kavgalardayız artık 

    şöyle derinden bir nefes şöyle usulca bir soluk 

    bunların hepsi kimsesizliğimize bir yurt arayışı"

    Harbiden Icardı sen bize ne yaptın? Raşit Ulaş "icardi sen bize ne yaptın" isimli şiiriyle hayatla kavgalı olan tüm Galatarasaylıların sesi olmuş adeta. Ben de Icardı'yi görünce böyle oluyorum Raşit Abi, içimizdekilere ses olduğun için çok teşekkür ederiz :) Futbola neden bağlanır insan diye düşünüyordum uzun zamandır bazılarının "İşte 22 kişi var bir top iki kale oradan oraya koşuyorlar" dedikleri lafları geçtim tabiki bu kadar yüzeysel takılmıyorum çünkü yaşamak dediğimiz kavga o kadar yüzeysellik kabul etmiyor. Evet yaşamak benim için de bir kavga. Normalde fanatik biri değilimdir, doğru düzgün izlemezdim bile maçları ama nedense bu sezonun başından bir ikisi hariç kaçırdığım maç yok. İzledikçe anladım ki tamam milyonları onlar kazanıyor ama biz kahkahasını göremediğimiz hayatın en azından bir gülümsemesiyle avunuyoruz her kazanılan maçta. Mevzu maç değil aslında mevzu biziz. Neyse. Raşit Abi'nin bu şiirinde yer yer Karacaoğlan yer yer İsmet Özel göz kırptı bana zaten uzaktan tanıdığım kadarıyla kendisi bu şairlerle içli dışlı, şaşırtmadı yani. Almış sazı eline içli içli  çalmış. İyi şiir, eyvallah.


    




    " niye ben sen o elma dünya

      ne ben hazırım ne de tanrı istekli her şeyi anlatmaya"

    "Türkî-i Basit" Mahallileşme Akımı olarak anlatıyordum öğrencilere derste. Yüzüme " Ee yani?" der gibi baktıklarında "Yani diyordum yani her şeyin Türkçe olması şiirde. Sanki orta sıradan bir yerden Samed Karataş "Mesela bir elmanın" der gibi bir şiir. Samed Karataş "türkî-i basît - I: elma" isimli şiirinde tam olarak böyle hissettirdi. Yormuyor derin imgelere dalarken boğmuyor bizi şiir. Yüzeyde kalan bir yaprak gibi akıp gidiyor hatta kendisi sonlara doğru bu akışı durdurarak "nasıl da hazırmışız şiirin başından sonuna her şeyi unutmaya diyerek" gülümsüyor bize. devamı gelsin bu şiirin ağzımızda bir elma tadı aklımızda bir yonga bıraktı.


    "ihtimaller ve güller, yurdum unutmaktır artık 

    göğsüm yine telaşlı, hızır geldiysen ellerimi tut"


    Arasözler, yarım cümleler ve alışılagelmedik tasvirler Güven Adıgüzel şiirini bu kelimelerle ifade edilebilir mi bilmiyorum ama ben bir Güven Adıgüzel şiiri görünce bunları çağrıştırıyor bana. "acı'nın göğe yükselişi" isimli şiirini teknik anlamda bu şekilde tarif edebilirim sanırım. Güven Abinin bu şiiriyle atlarımızla bir yolculuğuna çıkıyoruz. Kâh Yehuda Dağları'ndan geçiyoruz kâh Kan Kalesi'ne uğruyoruz, oradan Sahra'ya, oradan Tuba Gölgesi'ne İrem Şehri'ne. Yağmur sesleriyle dönüyoruz evimize, en sonunda biz de kırklanıp kendimize varmayı diliyoruz.



    Evet, penceremden bu şekilde gözüktü bana "Yoğken" ömrü uzun olsun, yenilikler, iyilikler, güzellikler getirsin edebiyatımıza. Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bu köşemiz de bugünlük sonuna geldik. Şükür Allah'a bugün de iyi şiirler nasip etti bize okuduk, feyz aldık darısı başka günlere. O zamana kadar kendinize çok iyi bakın, görüşmek dileğiyle :) 

 


Furkan Deniz




    

Yorumlar